Çarşamba, Nisan 11

alıntılar 17

- kalede insanın canı sıkılmıyor mu yüzbaşım?, diye sordu.-
- insan alışıyor, diye yanıtladı ortiz.
 *
 yirmi iki ay, hiçbir yenilik getirmeksizin geçip gitmişti, o ise yaşamın kendisine karşı özel bir hoşgörüsü olmalıymışçasına, bekleyişini kararlı bir biçimde sürdürmüştü. halbuki yirmi iki ay uzundur, bir çok şey olabilir: yirmi iki ay ailelerin kurulması, çocukların doğması hatta konuşmaya başlaması, otların olduğu yerde kocaman bir evin yükselmesi, güzel bir kadının yaşlanıp, artık hiç kimse tarafından arzu edilmez hale gelmesi, bir hastalığın, en uzun hastalıklardan biri dahi olsa, harekete geçmesi, yavaş yavaş bedeni kemirmesi, bir süre duraklayıp iyileşme umudu vermesi, sona daha da derinleşerek yeniden ortaya çıkıp son umutları kemirmesi için yeterlidir; yine de ölünün gömülüp, unutulmasına ve oğlunun yeniden gelmeye başlayıp, akşamları mezarlığın parmakları boyunca saf, temiz kızlarla gezinmesine vakit kalacaktır.

tatar çölü, dino buzzati (kesinlikle okuyun)

0 yorum: