- kalede insanın canı sıkılmıyor mu yüzbaşım?, diye sordu.-
- insan alışıyor, diye yanıtladı ortiz.
*
yirmi iki ay, hiçbir yenilik getirmeksizin geçip gitmişti, o ise yaşamın
kendisine karşı özel bir hoşgörüsü olmalıymışçasına, bekleyişini
kararlı bir biçimde sürdürmüştü. halbuki yirmi iki ay uzundur, bir çok
şey olabilir: yirmi iki ay ailelerin kurulması, çocukların doğması hatta
konuşmaya başlaması, otların olduğu yerde kocaman bir evin yükselmesi,
güzel bir kadının yaşlanıp, artık hiç kimse tarafından arzu edilmez hale
gelmesi, bir hastalığın, en uzun hastalıklardan biri dahi olsa,
harekete geçmesi, yavaş yavaş bedeni kemirmesi, bir süre duraklayıp
iyileşme umudu vermesi, sona daha da derinleşerek yeniden ortaya çıkıp
son umutları kemirmesi için yeterlidir; yine de ölünün gömülüp,
unutulmasına ve oğlunun yeniden gelmeye başlayıp, akşamları mezarlığın
parmakları boyunca saf, temiz kızlarla gezinmesine vakit kalacaktır.
tatar çölü, dino buzzati (kesinlikle okuyun)
Çarşamba, Nisan 11
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder